" Sarhoş bir zihin, ayık bir yürekle konuşur" Gerçekten mi?
"Sarhoş bir zihin, ayık bir yürekle konuşur", sözü sıklıkla Fransız Aydınlanma filozofu Jean-Jacques Rousseau'ya atfedilen bir ifadedir, kendisinin de genellikle içtiği bilinir.
Buradaki fikir şudur: Sarhoş olduğumuzda engeller kalkar, kendimize gerçek düşüncelerimizi ve duygularımızı sözelleştirmede izin verir, gerçek kişiliğimizin özelliklerine ışık tutarız.
Ayık düşünceler sarhoş düşüncelere dönüşür ve sarhoş düşünceler sarhoş eylemlere dönüşür.
Pek çok insan bunun doğru olduğuna inanıyor. Hatta , Çin iş kültüründe, potansiyel iş ortaklarının tamamı, büyük anlaşmalara imza atmadan önce birlikte sarhoş olmanın gerekliliğine inanılıyor. Sarhoşken söylenen bir şey yüzünden çok sayıda arkadaşlık bozuldu ve birçok ilişki yıkıldı.
Ama söylenen doğru muydu?
İnsanların sarhoş davranışlarını gerçek karakterlerinin kanıtı olarak almalı mıyız?
Dr. Jekyl Bay Hyde'ın hikayesi gibi, bazen kendimize bir kişinin hangi tarafının "gerçek tarafı" olduğunu sormayı bir kenara bırakırız!
Kişisel deneyim hayır diyor.
Biri kişinin, sarhoş olduğu kişi ile ayıkken olduğu kişinin bir alakası var mıdır?
Herkes sarhoşken yaptığımız veya söylediğimiz şeyleri ayıkken ne yapmaya ne de söylemeye ve hatta bu iki durumunda istekliliğinde olmadığımızı bilir.
Burada sarhoşken (beni yargılamayın; İrlanda'da yaşıyorum ve yazarım) öyle yada böyle bir noktada yaptığım şeyleri yazıyorum:
En az sevdiğim arkadaşıma en yakın arkadaşım olduğunu söyledim.
Ters takla atabileceğime ikna oldum.
Ters taklayı denedim ve yapamadım.
Tanımadığım birine evlenme teklif ettim.
Komşumuzun kapısını kendi anahtarımla açmak için dakikalarca uğraştım, parlak kırmızı bir kapıları vardı ve benim kapım öyle değildi.
Pop-psikoloji bakış açısıyla, bunların her zaman yapmaya gerçekten meyilli olduğum şeyler olduğu, ama Guinness(meşhur bir İrlanda birası) olmadan yapmaktan kaçındığım faaliyetler olduğunu düşünmek; tıpkı psikoloji bölümü birinci sınıf öğrencisi için freudyen bakış açısıyla herkesin ebeveynlerine aşık olduğu için suçlanması gibi son derece eğlenceli olabilir.
Ama bir adım geri çekilip olaya gerçekten bakarsanız, sarhoş davranışların gerçek kişilik özelliklerini ortaya koyduğu iddiası pek mantıklı değildir. Bu basitçe sarhoşken söylediğim şeyler aslında hissettiğim şeylerdir meselesi değil.
İyi zamanlar pek de iyi değildi!
Gerçekten de en az sevdiğim insanla arkadaş olmak istemiyorum. Ben gerçekten o yabancıyla evlenmek istemedim. Görünüşe göre, alkol bencil dürtülerimizi serbest bırakarak kendi kendimizi kontrol etmemizi engelliyor. Hatta Kendi kontrolümüze karşı hareket ederek, kaybet-kaybet durumlarının oluşmasını sağlayan aldatıcı yollar yaratıyor.
Tarih hayır diyor.
Fetih sırasında Büyük İskender, askerleri arasında bir içki yarışması düzenledi. Bittiğinde, 42 kişi alkol zehirlenmesinden öldü. Kimsenin “ayık kalbi”, birkaç düzine insanın kendilerini coşkuyla ölümüne zehirlemiş olması niyetinde değildi. Sanırım yeterli!
Nörobilim hayır diyor.
Sarhoş olduysanız, kişiliğiniz dramatik bir değişim geçirmiş gibi hissedilebilir. Ancak yakın zamanda Missouri Üniversitesi'nden bir grup bilim adamı, sarhoş insanların ayık gözlemcileri tarafından böyle bir değişikliği rapor etmediklerini belirttiler.
Alkol tüketiminin kişiliği nasıl etkilediği, Missouri Akıl Sağlığı Enstitüsü'nde (Missouri Üniversitesi, St Louis) araştırma görevlisi olan Rachel Winograd'ın önderliğindeki yeni bir çalışmanın konusuydu.
Bilim adamları, zehirlenmenin, kişilik değişikliğine yol açtığı yönündeki genel inancımızın daha büyük olasılıkla "göze çarpan, sosyal olarak çoğaltılan örnek" lerden, örneğin "The Hangover" gibi filmlerden doğan kültürel kalıplaşmalar, kaynaklandığı sonucuna varmışlardır.
Bilim ve hukukun, sarhoş insanların bilgilendirilmiş onam veremeyeceğinin üzerinde durmasının bir nedeni vardır.
Alkolün beyni etkileme yolu karmaşıktır ve bilim tarafından şok edici derecede çok küçük bir parçası anlaşılır.
Bildiğimiz şey, alkolün Hippocampus'u (hafıza merkezi) etkilemesidir; bu yüzden zihnimiz kapanıyor. Motor korteksi etkiler, bu yüzden sendeliyoruz ve neofrontal korteksi etkiler. Sonuncusu, beynin, akıl yürütme ve yargılamadan sorumlu olan ve kısmıdır ve Homo Sapiens'in özellikle iyi olduğu gösterişli özelliklerinden sorumlu bölgedir.
Gerçek şu ki sarhoşluk pasif bir süreç değildir. Sadece bizim engellerimizi yitirip, zaten var olan arzularımızı serbest bırakmaz. Bu "uyarıcı" ve "yatıştırıcı" tanımlarına karşılık sezgisel olarak uyan aktif bir kimyasal işlemdir. Beynimizin neredeyse her bölümünü değiştirir. Beynimiz kim olduğumuz anlamına geldiğine göre, alkol basitçe gerçeği ve değişmemiş benliğimizi ortaya çıkartmaz. Kim olduğumuzu değiştirir.
Alkol bizi mutlu, hüzünlü, hevesli, hızlı ve gürültülü yapar. Bazı durumlarda, uygun bir arkadaş olmak sarhoş olmak anlamına gelebilir. Her türlü iyi ve kötü etkilere sahip karmaşık bir uyuşturucudur. Ama bizi gerçek kılmaz. Sadece bizi aptal yapıyor.
Yani, sarhoş bir zihin ayık bir kalple konuşur mu? Hayır. İçtiğimizde, kalplerimiz bile ayık değildir.
Bu yazı www.bigthink.com adresinden alınmış ve Serkan Özkan tarafından tercüme edilmiştir.